Varroosis, Varroa jacobsoni Oudemans adı verilen arı akarının
sebep olduğu; arılarda kanat ve bacaklarda deformasyon, kısa bacaklılık, kısa
karınlılık gibi vücut anomalileri ve ergin arılarda düşkünlük, verim düşüklüğü
gibi semptomlarla kovanlarda sönmeye varan etkiler oluşturan, kolaylıkla bir
kovandan diğerine bulaşabilen, diğer hastalıklara zemin hazırlaması ile de
oldukça önem arz eden bir hastalıktır.
Varroosis, ihbarı mecburi hastalıklardandır.

Varroanın dişisi oval görünümde ve koyu kahve renktedir. Vücut
uzunluğu 1.1-1.3 mm, eni ise 1.5-1.7 mm arasında değişmektedir. Vücudun alt
kenarı 4 çift bacak ile çevrilidir. Ağız yapısı sokucu ve emicidir. Gerek ergin
gerekse larva ve pupa döneminde arının kanını emerek beslenir. Bu nedenle arıya
her dönemde zarar verir. Erkek varroa, sarı-gri renkte yuvarlak görünümlü, dişi
varroaya oranla daha yumuşak bir kitin ile kaplıdır. Erkek varroalar dişi ile
çiftleşme sonrası öldüklerinden yetişkin arı üzerinde görülmezler.
Varroanın kolonilerde üremesi ilkbahar kuluçka faaliyetiyle
birlikte başlar. Sonbaharda bu faaliyetin sona ermesine kadar sürer. Kışı
yalnızca ergin dişiler geçirir. Varroanın üreme ve gelişmesi kapalı yavru
gözlerinde gerçekleşir. Ergin dişiler yavru gözlerinin kapanmasından hemen önce
bu gözlere girerek iki gün sonra yumurta bırakmaya başlarlar. İlk 24 saatte
yumurtalardan 6 bacaklı larvalar çıkar ve tüm gelişim erkeklerde 6-7 günde,
dişilerde ise 8-10 günde tamamlanmaktadır. Gelişimini tamamlayan varroalar
kapalı yavru gözü içinde çiftleşirler. Çiftleşmeden hemen sonra erkek ölür.
Dişiler ise beslenmeyi sürdürerek arıların gözden çıkması ile birlikte gözü terk
ederler.
HASTALIĞIN KOVANDA YAPTIĞI ZARARLAR
a) Varroa, larva, pupa ve erginlerin hemolenfleri ile
beslendiğinden, yavru arılar iyi gelişemez, erginler ise güçsüzdür ve uçamazlar.
Parazitten kurtulmak için çırpınır ve huzursuz olurlar.

b) Arı ailesindeki erkek arı sayısı belirgin bir şekilde düşer.
Erkek arıların çiftleşme yeteneği azalır.
c) Ana ve işçi arıların ömürleri kısalır. İşçi arılar normalden
küçük olur. Özellikle pupa döneminde önemli ölçüde canlı ağırlık kaybı olur.
d) Gözden çıkan genç arılarda kanatsızlık, tek veya kısa
kanatlılık, eksik bacak, kısa karın gibi anomaliler görülür.
e) İşçi arıların yavru bakımı zayıflar ve buna bağlı olarak
ananın yumurtlama kapasitesi azalır
f) Petek gözlerinde ölü larva sayısı fazla ise, arılar bunları
dışarı atamazlar. Bu nedenle gözlerde kuruyan larvalar Avrupa Yavru Çürüklüğü
benzeri belirtileri oluştururlar. Ancak koku yoktur, mühürlenmiş petek
gözlerinin kapakları koyu renklidir, delikler oluşmuştur fakat içeriye çökük
değildir ve çevresi beyazlaşmıştır.
g) Varroa'ların beslenmesi sırasında açtıkları yaralar, çeşitli
hastalık etkenleri için elverişli bir ortam oluşturur. Arıların hastalıklara
karşı direnci de azalır. Özellikle direnç düşüşü sonrası meydana gelen akut
paralizis virüsüne duyarlılığın artışı dikkat çekicidir.

h) Varroa'dan dolayı zayıf düşen koloniler yağmalanırlar.
ı) Arılar huzursuz oldukları için bazen kış salkımı yapamazlar.
HASTALIĞIN TEŞHİSİ
Varroa jacobsoni işçi, erkek, kraliçe (ana) arıların üzerinde,
üreme gözesinde, balmumu artıkları ya da polende, kovanın zemini ve uçuş yerinde
aranmalıdır.
Varroa ile bulaşık kolonilerde hastalığın gelişmesinde genellikle üç dönem
görülür.

Birinci dönem; Kolonide çok az sayıda parazit
vardır ve herhangi bir hastalık belirtisi görülmez.
İkinci dönem; Nisbeten daha kısa sürelidir ve
bu dönemde tek tük Varroa'lar görülmeye başlar, ancak bu durum kovanda çok
sayıda parazit olabileceğini gösterir. Kolonide huzursuzluk, verimde düşüklük,
kanatlarda atrofi, karında siyahlaşma gibi belirtiler dikkati çekmeye
başlar.
Üçüncü dönem; Artık ileri bir enfestasyon ve
hastalık tablosu söz konusudur. Hemen hemen her arıda bir veya daha fazla sayıda
parazit mevcuttur. Yavru ve erginlerde ölüm yüksek oranda görülür. Bu durumdaki
koloniler genellikle sönerler.
Klinik muayenede uygulanan metotlar;
a) Canlı ergin arıların üzerleri, kapalı yavru gözleri
(özellikle erkek arı gözleri), kovan dip tahtası ile üzerindeki balmumu ve diğer
artıklar dikkatli bir şekilde kontrol edilmelidir. Dikkatlice incelenecek
olursa, parazitleri ergin arılar üzerinde görmek mümkündür.
b) Pratikte uygulaması çok kolay olan kesin teşhis yöntemleri şunlardır.
Kovan açıldıktan sonra kovanın orta çerçevelerinden biri
alınarak, boş bir yem çuvalı veya bez üzerine arıcı fırçası ile yaklaşık 150-200
adet arı silkelenir. Oradan da boş bir kavanoza arılar aktarılır. Kavanozun
içine biraz eter püskürtülür ve 5-10 dk. kavanoz çalkalanır. Arılarda bulunan
Varroa'lar ayrılırlar ve bir kısmı kavanozun iç yüzeyine yapışır. Ölen arılar
beyaz bir kağıt üzerine çıkarılır. Arılar ve Varroa'lar sayılarak arı başına
düşen akar sayısı da saptanır.
Diğer bir yöntem de, 150-200 adet arı, içinde sıcak su (50°C)
bulunankavanoza konur, arada bir çalkalanır, yaklaşık 10 dakika sonra arılar
kavanozdan alınır. Kalan tortu parazitler yönünden kontrol edilir.
c) Ergin arı örnekleri alınarak içerisinde deterjan solüsyonu,
hexane, gazyağı, mazot, ethanol veya alkol gibi maddelerden birisi bulunan bir
kavanoz içine konur. 1-30 dakika kadar kavanoz çalkalandıktan sonra arılar
çıkarılır ve kavanozdaki mayi tülbent üzerine dökülerek süzülür. Tülbent
üzerindeki akarlar alınır. Bu yöntemle de arı başına düşen akar sayısı
saptanabilir.
d) Kovanın dip tahtası üzerindeki döküntülerden akarın kolayca
ayrılmasını sağlamak üzere, özgül ağırlığı sudan hafif olan yemeklik sıvı
yağlardan yararlanılır. Bir kavanoz içinde bulunan sıvı yağa kovan dip
tahtasındaki artıklar (1 kısım döküntü, 10 kısım yağ içine boşaltılıp bir
çubukla iyice karıştırılmalıdır) atılır. Çeşitli artıklar hızla dibe çökerken,
V.jacobsoni, Braula coeca ve bazı kitinli parçalar yağın üzerinde toplanır.
Belirli dönemlerde kovan dip tahtası, balmumu artıkları, ölü arılar dikkatlice
mikroskop altında veya büyüteçle incelenmelidir.
e) Kapalı yavru gözlerinde Varroa bulunup bulunmadığını tespit
etmek için, erkek ve işçi arı gözleri ince uçlu bir pensle açılarak larvalar
dikkatlice dışarı çıkarılır. Büyüteç yardımıyla larvalar ve petek gözleri
incelenir. Böylece Varroa'nın gelişme dönemleri de (larva, protonimf, deutonimf)
görülebilir.
f) Kovanda bal olmadığı dönemlerde bir tabaka beyaz karton veya
plastik ile delik büyüklüğü 2 mm veya biraz daha büyük kafes teli, aralarında 6
mm kalacak ve kafes teli üstte olacak şekilde tutturulur ve bir çerçeveye
bağlanır. Bu çerçeve larva bulunan peteklerin altına yerleştirilir. Fumigant bir
akarisit kullanılmasından 30-40 dakika sonra yetişkin arıların vücudunda, üreme
gözlerinde, balmumu artıklarında, kovanın diğer artıklarında ve kovan tabanına
yerleştirilen beyaz karton üzerinde parazit aranmalıdır. Varsa ölü akarlar kafes
telindeki deliklerden geçer ve kağıt üzerine düşerler. Kafes telinin görevi
arıların düşen akarları temizlemesine engel olmaktır. Böyle uygulamalar akar
ölümlerinin çok olduğu sonbahar ve yaz aylarında iyi sonuç vermektedir. Ayrıca
bu yöntemle, enfestasyonun az olduğu kolonilerdeki parazitlerin tespiti de
mümkün olmaktadır. Bu sonuncu uygulama, yaz aylarında arılar kovana girdikten
sonra akşam saatlerinde yapılır. Ertesi gün, kağıt ve kafes telinin tutturulduğu
çerçeve çıkarılarak ölü akarların varlığı tespit edilir.
TEDAVİ
Varroa'nın gerek yayılma yollarının çokluğu, gerekse koloni
biyolojisine çok iyi adapte oluşu mücadeleyi zorlaştırmaktadır. Parazitle
mücadelede fiziksel, biyolojik ve kimyasal çeşitli yöntemler denenmektedir.
Fiziksel ve biyolojik mücadele arıların kovana bal nektarı getirdiği dönemde,
kimyasal mücadele ise balın hasadından sonra, yavrunun en az olduğu dönemde
yapılır.
a) Fiziksel Mücadele:
Fiziksel mücadele, Varroa'ların kovan içi uygun yaşam
koşullarını belirli bir süre değiştirmek amacıyla uygulanan ısı uygulamalarıdır.
Özel hazırlanmış kovanlarda kovan sıcaklığı yapay yollarla, kontrollü olarak
46°C'ye çıkartıldığında, akar bu sıcaklıkta %74-98 oranında ölerek, kovan dip
tahtasına düşmektedir. Kimyasal bir bileşik kullanılmaması, balda kalıntı
sorununu ortadan kaldırmaktadır. Ancak bu yöntem pahalı ve dikkat isteyen,
herkesin kolaylıkla uygulayabileceği bir yöntem değildir.
b) Biyolojik Mücadele:
Bilindiği gibi dişi varroalar ilkbahar döneminde yumurta atmak
için erkek arı gözlerini tercih ederler. Bu dönemde kolonilere üzerinde erkek
arı gözü bulunan petekler verilerek dişi varroaların erkek arı gözlerinde
toplanması sağlanır. Bu gözler kapandıktan sonra kovandan çıkartılarak imha
edilir. Böylece dişi varroanın bu dönemde attığı yumurtalar ve kendisi erkek arı
pupaları ile birlikte yok edilmiş olur. Bu dönemde koloniye yarısı kesilmiş
petekli çerçeve verildiğinde, arılar peteğin alt kısmına erkek arı gözlü yeni
petek örerek tamamlarlar. Varroalar erkek arı gözlerinde çoğalmayı tercih
ettiklerinden gözlerin kapanmasından hemen önce bu gözlere girerler. Bu gözlerin
kapanmasından sonra erkek arı gözlü petek kesilerek imha edilir. Bu yöntemle
kolonideki varroa miktarını azaltmak mümkündür. Ancak aynı zamanda işçi arı
gözlerinde de çoğalan varroalar etkinliğini sürdürür.
Bir başka mücadele yöntemi, nektar akımı döneminde işçi arı
gözleri içerisine bırakılan varroa yumurtalarını yok etmeye yönelik çalışmadır.
Bu yöntemde, koloninin ana arısı ana arı ızgarası kullanılarak bir çerçeveye
hapsedilir ve böylelikle bütün varroa yumurtalarının bir petekte toplanması
sağlanır. Bu petek kapalı yavru döneminde kovandan çıkartılarak imha edildiğinde
kovandaki varroa yumurtalarının tamamı yok edilmiş olur. Bu yöntemin dezavantajı
her dönemde uygulanamaması ve koloni gelişimini kısmen engellemesidir.
c) Kimyasal Mücadele :
Akarisid özelliğe sahip çeşitli kimyasal maddelerle yapılan
mücadeledir. İlaç uygulamalarında şu noktalara dikkat edilmelidir.
a) Laboratuvar testlerinden geçirilmemiş, arı ve insan sağlığı
üzerinde olumsuz etkisi olan kimyasal maddeler kullanılmamalıdır,
b) İlaçlar mutlaka tarif edildiği şekilde ve uygun dozda kullanılmalıdır,
c) Bal hasatı döneminde kesinlikle ilaçlama yapılmamalı, erken
ilkbahar ve geç sonbaharda ilaçlama yapılmalıdır.
d) İlaçlama genellikle hava sıcaklığının 14° C'nın üstünde
olduğu günlerde ve arıların kovana döndükleri tercihen akşam saatlerinde
yapılmalıdır,
e) Kovanda bölme tahtaları varsa ilaçlama sırasında
çıkartılarak arıların serbest hareket etmeleri sağlanmalıdır, Fumigant
şeritlerin alevli yanmamasına dikkat edilmeli, uygulama sırasında maske,
eldiven, gözlük takılmalıdır.
Bu kapsamda erken ilkbahar ve özellikle geç sonbahar döneminde
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından bal arıları için bu amaçla
ruhsatlandırılmış ve veteriner hekim reçetesi ile satılacak ilaçlar kullanılmak
suretiyle düzenli ilaçlama yapılmalıdır. Bu şekilde balda ilaç kalıntısının en
aza indirgenmesi de temin edilmiş olacaktır.
Ayrıca coğrafi durum ve iklim şartları çerçevesinde aynı
bölgedeki tüm arılıkların da eş zamanlı olarak ilaçlanması sağlanmalı ve bu
denetlenmelidir.
Münavebeli olarak ilaç kullanımının sağlanması, Varroaların bu
kimyasallara direnç kazanmasının önlenmesi açısından çok önemlidir. Çünkü, az
sayıdaki akarın dirençliliği bile dirençli popülasyonların oluşmasına neden
olabilmektedir.
LABORATUVARA MARAZİ MADDE GÖNDERME
Hastalıktan şüpheli çerçevelerden 10x10 cm. ebadında usulüne
uygun olarak kesilmiş tercihen kapalı yavru gözlerinin bulunduğu petek
parçaları, kontrplaktan veya tahtadan yapılmış kutularda, hasta ve ölmüş arılar
ile kovanlardan toplanan artık maddeler (dip tahtası üzerindeki döküntülerden
toplam 200 gr. olmak üzere) ise kağıtlara sarılarak laboratuvara
yollanmalıdır.
Yaz aylarında ve sonbaharda 10-20 kovanın orta çerçeveleri
üzerinde bulunan arılardan 100-200 kadar canlı erişkin arı, arıcı fırçası ile
plastik veya cam benzeri uygun bir kavanoza konularak ve laboratuvara
gönderilmelidir.
(KAYNAK: Bal Arılarının Varroosis'ine Karşı Korunma ve Mücadele
Talimatı) |